ay-lav-yu-fan
AV LAV YU
''Aşk Her Yerde,Yazıldığı Gibi Okunur.''
Film Hikayesi
Yeryüzünün unutulmuş bir coğrafyasında, unutulmuş coğrafyanın kuş uçmaz kervan geçmez diyarında, yalın ve yalnız bir köydür Tinne. Varlığı yokluğu bilinmez, tek şahidi söz kamaştıran Güneştir belki de.
Burası ülke haritasinda bile görünmeyen, okulsuz, yolsuz, sağlık ocaksız, tüm halkı kimliksiz Tinne’dir. Kürtçe’de de “yok” anlamına gelen, belki de adını kaderinden alan yok-köy Tinne’nin tek meselesidir “var olmak ya da yok olmak”.
Tinne, yıllardır Devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek unutulmuş, farkına varılmamış, yok diye bilinmiş bir köydür. Türkiye’nin güneydoğusunda, Mezopotamya’nın ortasında kaderini yaşamaktadır. Kimsenin nüfusta kaydı bile yoktur. Yani resmi olarak ne Tinne vardır. Ne de orada yaşayan bir insan. Oysaki 100 yılı aşkındır Yusuf Ağa ve ailesi o topraklarda yaşamakta ve devlete açılmak istemektedir. Ancak yıllardır yazdığı hiçbir mektuba bir cevap bile alamamıştır. Yusuf Ağa, sırf var olabilmek, tanınmak için, herkes çocuğunu cami avlusuna bırakırken, en büyük oğlu İbrahim’i daha kundakta bir bebekken, fakülte avlusuna bırakmıştır. Yusuf’un imdadına süryani Papaz Hanna yetişir. Ve o gün oradan geçmekteyken alır İbrahim’i ve nüfusuna geçirir. Kimliği olsun, var olsun ve Tinne’yi de var etsin diye.
İşte o İbrahim şimdi 30 yaşına gelmiş, askerliğini yapmış, üniversiteyi bitirmiş, köye dönmektedir. Büyük sevinçle, umutla, neşeyle, zılgıtlarla karşılanır İbrahim. Tinne’nin tek umudu, büyük gururu gelmiştir. Artık Tinne var olacaktır. Kalkınacak, okulu olacak, yolu olacak, sağlık ocağı olacak, muhasır medeniyetler seviyesine çıkacaktır. Ancak İbrahim dönmüştür dönmesine de, kalbi buralara kadar gelememiştir. İbrahim’in okumuş, askerliğini yapmış ve aşık olarak köye dönmesi büyük sevinçle karşılansa da, bu sevinç Yusuf Ağa’nın kızın adını duymasıyla birlikte bir şoka dönüşecektir...
Jessica. Nerelidir bu Jessica? Kimlerdendir? İbrahim söyler: Colarado!
Maaile şaşkındır herkes. Kolarado???
İbrahim, Adana’da Çukurova Üniversitesi’nde Su Ürünleri Mühendisliği okumaktayken, Adana İncirlik’teki Amerikan Üssü’nde tercüman olarak çalışan Jessica’yla tanışmış ve aşka düşmüştür. Bütün hayatı varsa yoksa Jessica olmuştur. Jessica için de durum farklı değildir. Her ikisi de ailesini razı etmek için çok zorlanır.
İbrahim’in ailesinde ve hatta köyünde, hiçkimsenin nüfus cüzdanı bile olamadığı için Tinne’den kalkıp Amerika’ya gitmeleri hayli sorundur.
Ve Jessica sonunda, babası Christopher’ı ve annesi Pamela’yı ikna ederek, abisi Danny’nin de katılımıyla Tinne’ye gelir.
Türk Devleti’nin bile yıllardır duymadığı, görmediği, bilmediği Tinne’ye, gün gelir Amerika çıkagelir.
İşte bu andan itibaren her iki taraf içinde her an bir şaşkınlıktır. Bambaşka kültürler, bambaşka gelenekler, bambaşka dünya görüşleri ve bambaşka medeniyetler.
Bir yanda haritada dahi olmayan Tinne. Diğer yanda dünya haritasının yarısına sahip Amerika. Yaşanan her dakika ve her saniye bir komedidir artık.
Burası ülke haritasinda bile görünmeyen, okulsuz, yolsuz, sağlık ocaksız, tüm halkı kimliksiz Tinne’dir. Kürtçe’de de “yok” anlamına gelen, belki de adını kaderinden alan yok-köy Tinne’nin tek meselesidir “var olmak ya da yok olmak”.
Tinne, yıllardır Devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek unutulmuş, farkına varılmamış, yok diye bilinmiş bir köydür. Türkiye’nin güneydoğusunda, Mezopotamya’nın ortasında kaderini yaşamaktadır. Kimsenin nüfusta kaydı bile yoktur. Yani resmi olarak ne Tinne vardır. Ne de orada yaşayan bir insan. Oysaki 100 yılı aşkındır Yusuf Ağa ve ailesi o topraklarda yaşamakta ve devlete açılmak istemektedir. Ancak yıllardır yazdığı hiçbir mektuba bir cevap bile alamamıştır. Yusuf Ağa, sırf var olabilmek, tanınmak için, herkes çocuğunu cami avlusuna bırakırken, en büyük oğlu İbrahim’i daha kundakta bir bebekken, fakülte avlusuna bırakmıştır. Yusuf’un imdadına süryani Papaz Hanna yetişir. Ve o gün oradan geçmekteyken alır İbrahim’i ve nüfusuna geçirir. Kimliği olsun, var olsun ve Tinne’yi de var etsin diye.
İşte o İbrahim şimdi 30 yaşına gelmiş, askerliğini yapmış, üniversiteyi bitirmiş, köye dönmektedir. Büyük sevinçle, umutla, neşeyle, zılgıtlarla karşılanır İbrahim. Tinne’nin tek umudu, büyük gururu gelmiştir. Artık Tinne var olacaktır. Kalkınacak, okulu olacak, yolu olacak, sağlık ocağı olacak, muhasır medeniyetler seviyesine çıkacaktır. Ancak İbrahim dönmüştür dönmesine de, kalbi buralara kadar gelememiştir. İbrahim’in okumuş, askerliğini yapmış ve aşık olarak köye dönmesi büyük sevinçle karşılansa da, bu sevinç Yusuf Ağa’nın kızın adını duymasıyla birlikte bir şoka dönüşecektir...
Jessica. Nerelidir bu Jessica? Kimlerdendir? İbrahim söyler: Colarado!
Maaile şaşkındır herkes. Kolarado???
İbrahim, Adana’da Çukurova Üniversitesi’nde Su Ürünleri Mühendisliği okumaktayken, Adana İncirlik’teki Amerikan Üssü’nde tercüman olarak çalışan Jessica’yla tanışmış ve aşka düşmüştür. Bütün hayatı varsa yoksa Jessica olmuştur. Jessica için de durum farklı değildir. Her ikisi de ailesini razı etmek için çok zorlanır.
İbrahim’in ailesinde ve hatta köyünde, hiçkimsenin nüfus cüzdanı bile olamadığı için Tinne’den kalkıp Amerika’ya gitmeleri hayli sorundur.
Ve Jessica sonunda, babası Christopher’ı ve annesi Pamela’yı ikna ederek, abisi Danny’nin de katılımıyla Tinne’ye gelir.
Türk Devleti’nin bile yıllardır duymadığı, görmediği, bilmediği Tinne’ye, gün gelir Amerika çıkagelir.
İşte bu andan itibaren her iki taraf içinde her an bir şaşkınlıktır. Bambaşka kültürler, bambaşka gelenekler, bambaşka dünya görüşleri ve bambaşka medeniyetler.
Bir yanda haritada dahi olmayan Tinne. Diğer yanda dünya haritasının yarısına sahip Amerika. Yaşanan her dakika ve her saniye bir komedidir artık.
Resmi olarak tanınmayan Tinne’de, Kürt genci İbrahim ve Amerikalı Jessica. Bu büyük aşk kendine bir vatan bulabilecek midir?
Filmin Resmi Sitesi
<< Film Hakkında Yorumlarınızı Aşağı Yazabilirsiniz >>